Netâicül-Efkâr (Adalı) - (Yeni Dizgi - Tahkîkli)

Netâicül-Efkâr (Adalı) - (Yeni Dizgi - Tahkîkli)

260,00 TL
31,45 TL den başlayan taksitlerle!
Bugün sipariş verdiğiniz de 1-3 iş günü içinde adresinize ulaşır.

Netâ’icü’l-Efkâr; Osmanlı âlimlerinden Adalı diye bilinen Kuşadalı Mustafa b. Hamza’nın, İmâm Birgivî’nin geleneksel nahiv edebiyatıyla alakalı en önemli eserlerinden sayılan İzhârul-Esrâr isimli kitabı üzerine 1674 senesinde kaleme aldığı şerhtir. İlim ehli tarafından pek ilgi gören, uzun yıllar Osmanlı medreselerinde İzhârul-Esrâr ile birlikte ders kitabı olarak okutulan Netâ’icü’l-Efkâr; Birgivî’nin eseri üzerine yazılan şerhlerin en meşhurudur.   

ÖZETLE NETÂ’İCÜ’L-EFKÂR (ADALI) ŞERHU İZHÂRİ’L-ESRÂR

Osmanlı dönemi Arap dil bilgisi âlimi Kuşadalı Mustafa b. Hamza’nın, nahivle alakalı kaleme aldığı bir şerhtir. İmâm Birgivî’ye ait meşhur İzhârul-Esrâr’ın şerhidir. Osmanlı dönemi Arap dili öğretiminde önemli bir rol oynayan bu şerh, İstanbul ve Kahire’de birçok defa basılmış ve pek çok müellif tarafından da üzerine hâşiyeler yazılmıştır.

Müellif eserinin mukaddimesinde, ismini; eş-Şeyh Mustafa b. Hamza olarak belirtikten sonra yazdığı şerhi Netâ’icü’l-Efkâr şeklinde isimlendirdiğini de açık bir şekilde bayan etmiştir. Ayrıca ferağ kaydında 28 Ramazan 1085 (25 Aralık 1674) tarihinde kitabının tamamlandığını ve eş-Şeyh Mustafa tarafından yazıldığını da kaydetmiştir.

Müellif Mustafa b. Hamza, kendisine nispetle Adalı diye meşhur olan Netâ’icü’l-Efkâr eserinin telif sebebi hakkında şöyle buyurmuştur: “Bazı arkadaşlarım ve yakın dostlarım benden İzhâr’ın muğlak lafızlarını, anlaşılması güç olan yerlerini açıklayan, İzhâr’ın lehine ve aleyhine olabilecek sorulara cevaplar veren ve onun latif nüktelerini ortaya koyan, İzhâr’ın öğrenilmesini bıkmadan temin ve ezberlenmesini kolaylaştıran, kısa ama anlaşılmaz olmayan bir şerh yazmamı istedirler.

Onlara cevap olarak, artık yaşlandığımı, gücümün kalmadığını, sıhhatimin yerinde olmadığını, ölümümün yaklaştığını söyledim. Ancak Alla Teâlâ bana bir erkek çocuk bahşederse bu şerhi yazacağıma dair söz verdim.

Bir müddet sonra bir erkek çocuğum olunca ona Hazreti Peygamber’in (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Muhammed ismini verdim. Yine aynı teklifle bana geldiler. Onlara yardımcı olmaktan başka bir çıkış yolu olmadığını görünce sahip olduğum bilgilere baktım ve onun gayet az olduğunu fark ettim.

Zaruret mahzurları mubah kılar düsturunca şerhi yazmaya başladım. Daha sonra Abdullah adını verdiğim ikinci bir erkek çocuğum doğunca, yazacağım bu şerhle çocuklarım ve diğer talebelerin istifade etmeleri ve kıyamet gününde de bizim için bir azık olması temennisiyle onu tamamladım ve adına “Netâ’icü’l-Efkâr” dedim.

Daha sonra iki oğlum hikmet-i ilâhî dâr-ı bekâya irtihal ettiler. İhlaslı din kardeşlerimden umudum odur ki çocuklarımı dualarından esirgemesinler. Zira o ikisi bu kitabın yazılmasına vesile oldular. Umulur ki dua edene icabet edeceğini vaat eden Allah duaları kabul eder.”

ÖZETLE MÜELLİFİN NETÂİCÜ’L-EFKÂR’DA İZLEDİĞİ METOD

  • Müellif Adalı, mukaddime kısmında ismini ve nesebini zikretmiş, İmam Birgivî’yi överek duada bulunmuş ve kitabın yazılma sebebini ve ismini açıklamıştır.
  • Konu tertibinde Birgivî’ye uyarak metne bağlı kalmış, metin çerçevesinde açıklamalar, tarifler, ta‘lîller ve i‘raba yer vermiştir.
  • İzhâr metnini şerh ederken şerhin bir parçası gibi kullanmıştır.
  • Şerhte mantıkî ve felsefî yorumlara yer vermiştir.
  • Birgivî’nin eserinde yer vermediği “lafız, vaz‘-ı mutlak, vaz‘-ı şahsî, vaz‘-ı nev‘î, tekid gibi bazı terimleri tarif etmiştir.
  • Birgivî’nin metninde geçen kaydı ihtirâzîlere işaret etmiş ve nelerden ihtiraz için olduklarını örneklendirerek açıklamıştır.
  • Müellif bazı cümleleri ve kelimeleri “kavlühû” ibaresiyle tekrar etmiştir.
  • Şerhte metnin i‘rab yönüne dikkat çekmiş; kelimelerin, cümlelerin i‘rabını yapmıştır.
  • Şerhte çokça ta‘liller ve açıklamalar yer aldığından “ey, ya‘nî, e‘nî, bi-mana, lizâ, li-kevnihî, li-hâzâ, li-ellâ, li-enne” ifadelerini sıklıkla kullanmıştır.
  • Metinde geçen kelimelerin lugavî anlamlarını önemle vermiş, kaynağını belirtmiştir.
  • Şerh esnasında fiillerin sarf ilmindeki bablarına çok fazla işaret etmemiş, ancak karışıklık olmaması için gerektiği yerde fiillerin asıllarının ne olduğunu açıklamıştır.
  • Müellif genellikle Birgivî’nin İmtihânü’l-Ezkiyâ’sından, İsâmüddîn’nin Kâfiye şerhinden, Radî’nin Kâfiye şerhinden, İbn-i Mâlik’in Teshîl’inden, Demâminî’nin Teshîl şerhinden, İbn-i Hişâm’ın Muğni’l-Lebîb’inden nakiller yapmıştır.
  • Şâhid olarak âyetlere ve kıraatlere çok yer vermiştir. Ayrıca bazı hadis, darbımesel ve Arap sözlerini de kullanmıştır.
  • Şerhte kullanılan nahvî ıstılahlarda Basra ekolüne tabi olmuştur.
  • Belâgat ilmine dair; hakîkat, mecâz, kinâye, isti‘âre, hasr, isti’nâf, müsned, müsnedün ileyh, îcâz, mecâz-ı mürsel alakalarından kevn, dâlliyet, mudlûliyet, külliyet; bedî‘ ilmî terimlerinden akis, istitrât, istihdam, müşâkele, tenâsüb gibi ıstılahlar kullanmıştır.
  • Mantık ve vaz‘ ilmine dair; vaz‘-ı lafzi-yi mutlak, vaz‘-ı lafzi-yi şahsî, vaz‘-ı lafzi-yi nev‘î, kaziyye-i külliye, suğrâ, kübrâ, mevdû, edât-ı sûr, delâlet, delâlet-i vaz‘iyye, delâlet-i iltizâmiyye, hâssa-i mantıkiyye, haml, delil-i burhânî, delil-i iknâî gibi ıstılahlar kullanmıştır.
  • “Allâhü, ulâ’i, izen, ellezîne, ke-eyyin” gibi bazı kelimelerin ve edatların yazılış şekilleri ve bunun gerekçeleri ile ilgili bilgiler vermiştir.
  • Şerhte mantıkî ve felsefî yorumlar dışında kıssa türü şeylere yer vermemiştir.
  • Muvafakat ettiği nahvî görüşlere; “câze, yesıhhu, câizun, kaviye” ibarelerini kullanmıştır.
  • Muvafakat etmediği nahvî görüşlere; lâ yecûzü, lâ yesıhhu, zaîfun, beîdun, fe-menzûrun, ve fîhî bahsun, leyse bi-savâbin, leyse bi-vechin vecîhun, lem yusib” gibi ibarelerini kullanmıştır.
  • Yapılan tariflerin “efradını câmî ağyarını mâni” olması için hangi kayıtlarla hangi unsurların tarifin dışında kaldığını belirtmiştir.
  • İzhâr metninde geçen lâm-ı tariflerin ve tâ-i merbûta’nın hangi anlamlarda olduğunu açıklamış, ayrıca itiraziyye vavlarına da işaret etmiştir.
  • Metinde geçen nahiv terimlerine, neden o isimlerin verildiğine dair açıklamalar yapmıştır. Nakıs fiillerin merfûuna neden ‘isim’, mensubuna neden ‘haber’ denildiği; mefûl-u mutlak, hal, zamme, fetha ve kesre’ye neden bu isimlerin verildiğini açıklamıştır.
  • İzhâr’ın nüsha farklılıklarına işaret etmiş ve hangisini doğru bulduğunu açıklamıştır.
  • Metinde geçen darb-ı mesellerin hangi anlamda olduğunu belirtmiştir.
  • Dikkat çekmek istediği hususlara “tedebber, fefhem, ve-lâ tekün mine’l-gâfilin” tabirleriyle işaret etmiştir.
  • “İsim, kelâm, kelime” gibi bazı kelimelerin iştikaklarına ve asıllarının ne olduğuna dair açıklama getirmiştir.
  • İdgam ve kalb yapılan yerlere dair açıklamalarda bulunmuş, fiillerin sonundaki zamirlerin asıllarının ne olduğuna değinmiştir.
  • Metinde peş peşe zikredilen iki duruma ait iki örneğin “mürettep leff-ü neşr” olduğuna “el-evvelü lil-evveli ves-sâni lis-sâni” diyerek işaret etmiştir.
  • Karışıklığı önlemek için İzhâr metninde ve şerhte geçen bazı fiillerin meçhul olduğuna değinmiştir.
  • Metinde tesâmuh olan yerlere işaret etmiş ve metinde ne yapılırsa tesâmuh lazım gelmeyeceğini de beyan etmiştir.  

KUŞADALI MUSTAFA B. HAMZA (ADALI) (ö. 1085/1674 [?])

Osmanlı dönemi Arap dil bilgisi âlimi Kuşadalı Mustafa b. Hamza Trabzon’da doğmuştur. Doğum tarihiyle ilgili kaynaklarda herhangi bir bilgi mevcut değildir.

Bursalı Mehmed Tahir onun hal tercümesini verirken “Kuşadası’ndandır” ifadesini kullanmıştır. Nitekim Aydın’ın Kuşadası kasabasına nispetle Kuşadalı ve Adavî (Adalı) nisbeleriyle meşhur olmuştur.

Müellif Adalı, Netâ’icü’l-Efkâr eserinin mukaddimesinde “eş-Şeyh Mustafa b. Hamza” şeklinde ismini zikretmiş ayrıca eserinin ferağ kaydında “eş-Şeyh Mustafa” ifadesini kullanmıştır.

Kaynaklarda müellifin birçok lakap ve nisbeleri zikredilmiştir. Lakapları şöyledir: “eş-Şeyh, Müftî, Üztâz, Muhakkık, Âlim, Fâdıl, Üztâzü’l-Kül, el-Hibru’l-Kâmil, Mevlânâ”dır. Nisbeleri; “Kuşadalı, Adalı, Adavî, Nahvî” şeklindedir.

Kuşadalı (Şeyh Mustafa)’nın talebelerinden Kuşadalı Ahmed Efendi İnâyetü’l-Mübteğî fî Şerhi Kifâyeti’l-Mübtedî eserinin mukaddimesinde hocası hakkında; “Hocam, Muhakkık, eş-Şeyh, Müftî, İzhâr şârihi, İmtihân muhaşşîsi Şeyh Mustafâ b. Hamza” diye zikretmiştir.

Kuşadalı Mustafa b. Hamza’nın kaynaklarda ailesi hakkında yeterince bilgi yoktur. Ancak Netâ’icü’l-Efkâr eserinin mukaddimesinde Muhammed ve Abdullah adında iki oğlunun olduğunu ve daha çok küçükken vefat ettiğini belirtmiştir.   

Aynı zamanda kaynaklarda müellifin eğitim ve öğretimi hakkında da yeterli bir bilgi yoktur. Hangi medreselerde hangi hocalardan ilim tahsili yaptığına dair bir bilgide mevcut değildir.

Müellifin eserlerine bakıldığında hocalarından söz etmediği de görülmektir. Ayrıca kaynaklarda Kuşadalı Mustafa b. Hamza’nın hangi medreselerde kaç talebe yetiştirdiğine dair de bilgi yoktur. Ancak yetiştirdiği talebelerden sadece Kuşadalı Şeyh Ahmed Efendi zikredilmektedir.

Kuşadalı Mustafa b. Hamza’nın vefat tarihide kesin bir şekilde bilinmemektedir. Bazı kaynaklar onun, Netâ’icü’l-Efkâr eserinin kaleme alıp tamamladığı tarih olan 27 Ramazan 1085 (1674) senesinde vefat etiğini beyan etmiştir.

Bazı kaynaklar ise bu tarihte hayatta olduğunu ifade ederek yetinmişlerdir. Bazı kaynaklar ise vefatının 1085 (1674)’ten sonra olduğunu beyan etmiştir. Bursalı Mehmed Tahir, mezarının Kuşadası’nda olduğunu ve mezar taşında yazı olmadığını ifade etmiştir.

Allah Teâlâ rahmet eylesin, mekanını cennet kılsın Âmin.

MÜELLİF ADALI’NIN ESERLERİ

  • Netâ’icü’l-Efkâ
  • Hâşiyetü Adalı ‘ale’l-İmtihân

Müellife Nispet Edilen Eserler

  • el-Hayât fî Şerhi Şürûti’s-Salât
  • Şerhu Lübbi’l-Elbâb
  • Şerh fi’t-Te‘accüb
  • Şerhu Dîbâceti’l-Halebî
  • Emsile şerhi
  • Risâle-i Dil

İZHÂRU’L-ESRÂR

Osmanlı âlimlerinden İmam Birgivî’nin Arap gramerine dair kaleme aldığı eserdir. Müellif, nahiv ile alakalı daha öncesinde Avâmil eserini yazmış ardından bu eserin şerhi sadedinde İzhârul-Esrâr adlı eserini telif etmiştir.

Esasen eserde, Arap nahvinin temel konuları özlü bir şekilde ele alınmış ve ilim talebelerinin Arap grameri ve nahvini kısa bir sürede kolay bir şekilde anlamaları için yalnızca Basra dil mektebinin görüşlerine yer verilmiştir. Ancak bazen farklı görüşler belirtilmiş ve zayıf görüşler de tercih edilmiştir.

İmam Birgivî, İzhârul-Esrâr eserini işlerken; öncesinde kaleme aldığı Avâmil kitabında sadece isimleri ve birer örneği verdiği konuların tanımlarını yapmış, şartlarını belirtmiş ve açıklamalı örneklerini çoğaltmıştır. Ayrıca örnekleri âyet, şiir ve güzel sözlerden seçmiş ve bir de esere giriş bölümü eklemiştir.

Birgivî bu güzide eseri telif ederken her ne kadar kaynak zikretmemişse de nahivle ilgili kaynaklar incelendiğinde Zemahşerî’nin el-Mufassal’ı, İbnü’l-Hâcib’in el-Kâfiye’si ve İbn Hişâm’ın Muğnil-Lebîb’i gibi eserlerden istifade ettiği görülmektedir.

Özetle İzhâru’l-Esrâr Kitabı

  • İzhâr kitabı kısa bir giriş ve üç ana bölümden oluşmuştur.
  • Birinci bölüm âmil hakkındadır:
  • Bu bölümde isim-fiil-harf üçlüsünü tarif edilmiş,
  • Âmil mantıkî delillerle açıklanmış,
  • Âmiller lafzî ve mânevî olmak üzere iki temel kısma ayrılmış,
  • Lafzî âmiller, semâî ve kıyasî olarak ikiye ayrılmış,
  • Semâî âmiller, isimleri etkileyen ve muzâri fiili etkileyen şeklinde tasnif edilmiş,
  • İsimleri etkileyen âmiller, bir ve iki ismi etkileyen diye incelenmiş,
  • Harf-i cerler, fiile benzeyen edatlar, leyse’ye benzeyen edatlar,
    fi‘l-i muzâriyi nasbeden harfler ve fi‘l-i muzâriyi cezmedenler olmak üzere 49 semâî âmil, 9 kıyasî âmil ve 2 mânevî âmil olmak üzere 60 âmil işlenmiştir.
  • İkinci bölüm ma‘mûl hakkındadır:
  • Bu bölümde ma‘mûl kavramı açıklanmış,
  • Aslî ve tâbi kısımlara ayrılmış,
  • Aslî mâmuller, 9 merfû, 13 mensûb, 2 mecrûr, 1 meczûm fi‘l-i muzâri olmak üzere dört kısımda izah edilmiş,
  • Tâbi ma‘mûller, beş grupta ele alınıp ma‘mûl sayısı 30’a tamamlanmıştır.
  • Üçüncü bölüm i‘râb hakkındadır:
  • Bu bölümde i‘râbın mahiyeti, yeri, türü ve özelliği itibariyle 4’e ayrılarak incelenmiştir.

İmam Birgivî, İzhâru’l-Esrâr’ında nahvin konularını güzel bir şekilde tasnif ederek illet ve sebeplerini belirtmiş, dilin felsefesini yapmıştır. Bu nedenledir ki çok ilgi görmüş, Osmanlı medreselerinde asırlarca okutulmuş ve ayrıca üslûp ve metot açısından İbnü’l-Hâcib’in el-Kâfiye’sini ikinci planda bırakmıştır.

Bu güzide eser, ilim erbabı tarafından çok ilgi gördüğünden 40’a aşkın basımı-baskısı yapılmıştır. İlk olarak yine müellif Birgivî’nin Avâmil’i ve İbnü’l-Hâcib’in el-Kâfiye’siyle birlikte 1219 (1804) tarihinde basılmıştır.

Bunun yanında çeşitli şerh ve hâşiyelerinden alınan açıklayıcı bilgilerle birlikte bu kıymetli üç eser, Nahiv Mecmuası ismiyle neşredilmiştir. 

İZHÂRU’L-ESRÂR’A YAPILAN ŞERH VE HÂŞİYELERDEN BAZILARI

  1. Netâ’icü’l-Efkâr, Adalı Şeyh Mustafa b. Hamza
  2. Hallü Esrâri’l-Ahyâr ‘alâ İ‘râbi İzhâri’l-Esrâr, Zeynîzâde Hüseyin Efendi
  3. Fethu’l-Esrâr fî Şerhi’l-İzhâr, Sobucalı Mehmed b. Ahmed (Sobicevî)
  4. Keşfül-Esrâr fî Şerhi İzhâri’l-Esrâr, Müslihuddin el-Evlâmişî (Avlamışlı)
  5. Zübdetü’l-Enzâr fî Halli ‘Ukdeti İzhâri’l-Esrâr, Süleyman b. Ahmed
  6. Fethu’l-Esrâr fî Şerhi’l-İzhâr, Muhammed b. Ahmed eş-Şeyhî
  7. Feyzu’l-Bihâr fî Şerhi’l-İzhâr, Süleyman Feyzî Paşâ
  8. Şerhu’l-İzhâr, Hamza b. eş-Şeyh İbrahim Feyzullah es-Sindî
  9. Şerhu’l-İzhâr, Halil b. Ahmed b. Himmet el-Konevî
  10. Fevâ’tihu’l-Efkâr fî Şerhi’l-İzhâr [Eyyûbî şerhi], Abdullah b. Muhammed Sâlih
  11. en-Nessâr ‘ale’l-İzhâr, Hasan b. Ömer Ma‘rûf eş-Şettî
  12. Ref‘u’l-Estâr fî Halli Muğlakâti’l-İzhâr, Niyâzî İsmail b. Abdullah (Osmanpazarlı)
  13. Şerhu’l-İzhâr, Ömer b. Ahmed Naîmî (Harputlu)
  14. Fevâ’tihu’l-Ezkâr, Abdullah b. Sâlih b. İsmâil
  15. İnkişâfü’l-Ezhâr fî Es’ileti’l-İzhâr, Mustafa b. Mustafa el-Mîhâlicî
  16. Miftâhü’l-Merâm fî Ta‘rîfi Ahvâli’l-Kelime ve’l-Kelâm, Hacı Muhammed Feyzî (Edirne Müftüsü)
  17. Şerhu’l-İzhâr, Abdüsselâm b. el-Hâc Saîd el-Bağdâdî
  18. Mecme‘u’l-Enhâr Şerhu’l-İzhâr, Ömer b. Tahâ b. Ahmed el-Hımsî ed-Dımeşkî
  19. el-İstizhâr fî Şerhi’l-İzhâr, Ali b. Muhammed et-Tabâtabâî
  20. Mefhûmu’l-İzhâr, Muhammed Şükrî el-Mekkî
  21. Hâşiye ‘alâ Netâ’ici’l-Efkâr, Hasan el-Attâr
  22. Menâfi‘u’l-Ahyâr [hâşiye] ‘alâ Netâ’ici’l-Efkâr, Mustafa b. Mehmed el-Amâsî
  23. Hâşiye ‘alâ Netâ’ici’l-Efkâr, Hâfızzâde Mehmed Niğdevî
  24. İbrahim el-Kassâb er-Rûmî (Kasabzâde)
  25. Muhammed Raşîd Arabzâde, (Şerhu’l-Bâbi’l-Evvel mine’l-İzhâr)
  26. Abdullah b. Abdülkâdir el-Halebî (Sultân)
  27. Hamid b. Abdullah el-Karsî

İMAM BİRGİVÎ (ö. 981/1573) RAHİMEHÜLLÂH

Osmanlı’nın güzide âlimlerinden Birgivî Rahimehüllâh, 10 Cemâziyelevvel 929 (27 Mart 1523) tarihinde Balıkesir’de doğmuştur. Asıl adı Takıyyüddin Mehmed olup Birgivî Mehmed Efendi diye şöhret bulmuştur.

Ayrıca ilimdeki yüksekliğinden dolayı İmam Birgivî ismiyle meşhur olmuş, böyle anılmıştır. Babası Balıkesir’de hocalık-müderrislik yapan Pîr Ali isminde âlim ve faziletli bir kimsedir. Dedesi Balıkesir Kepsut’a bağlı Bektaşlar köyünden İskender Efendi’dir.

Babasının Amcazâdesi yani dedesinin kardeşi Bahâeddinzâde Muhyiddin Mehmed Efendi’dir. Dedesinin babası, Şeyh Lütfullah Efendi’dir. Annesi ise Meryem Hanım’dır.

İsmi, Lakapları ve Nisbeleri

Birgivî kendisinden Mehmed b. Pîr Ali el-Bâlîkesrî diye bahsetmiştir. Eserlerine ve diğer kaynaklara bakıldığında isminin (ittifakla) Mehmed olduğu belirtilmiştir. Ayrıca kaynaklarda birçok lakap ve nisbeleri zikredilmiştir.

Lakapları

  1. Çelebî
  2. Muhyiddîn
  3. Takıyyüddîn
  4. Şemseddîn
  5. Efendi
  6. Fâzıl
  7. Mevlânâ
  8. Şârih

Nisbeleri

  1. Birgili -Birgilu- Birgivî
  2. Bâlîkesrî
  3. Aydînî
  4. Rûmî
  5. Sûfî
  6. Hanefî
  7. Farazî
  8. Nahvî

İlmî Hayatı

Birgili diye de bilinen ve çeşitli sahalarda eser veren büyük Türk âlimi Birgivî, ilk ilmi tahsiline babasının yanında başlamıştır. Kendisinden Arapça, mantık ve diğer bazı ilimleri okumuş ve bu arada Kur’ân hafızlığını da tamamlamıştır.

Daha sonra İstanbul’a gitmiş Mahmutpaşa mahallesinde Küçük Şemseddin Efendi’den ders almıştır.

Ardından Haseki Medresesi’ne girmiş; dönemin tanınmış âlimlerinden Ahîzâde Mehmed Efendi’nin ve Kızıl Molla lakabıyla tanınmış Abdurrahman Efendi’nin talebesi olmuştur. Buradan icâzet alarak müderrislik yapmaya hak kazanmıştır.

İmam Birgivî icâzet aldıktan sonra Abdurrahman Efendi’nin yanına mülâzım olup ihtisasını tamamlamış ve bir müddet bazı medreselerde müderrislik yapmıştır.

Hocası Abdurrahman Efendi’nin aracılığıyla (Kanûnî döneminde) Edirne kassâm-ı askerîsi olmuş ve bu görevi süresince ders okutmaya devam etmiştir. Ayrıca bu arada camilerde vaaz vermeye başlamış ve halkı Kur’ân ve Sünnet’e uymaya davet etmiştir.

Zamanında kabirler üzerine türbe yapılması, bu yerlerde mum yakılması, ücret karşılığında Kur’ân okunması gibi bid‘atlere karşı çıkmıştır.

Ayrıca bâtıl itikadlarla, kâdîlar arasında rüşvetin yaygınlaşması, zengin çocuklarına ücretle ilmî pâyeler verilmesi gibi meşrû olmayan uygulamalara karşı da son derece mücadele etmiştir.

Ayrıca Birgivî Rahimehüllâh, İmam Züfer’in görüşüne ve örfe dayanarak para vakfetmenin cevazı hususunda fetva veren Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi ve Kadı Bilâlzâde’ye reddiye olarak -İnkâzü’l-Hâlikîn, -Îkâzü’n-Nâ’imîn ve İfhâmü’l-Kâsırîn ve es-Seyfü’s-Sârim adlı risâleleri kaleme almıştır.

Şüphesiz üste zikredilen bu mesele Osmanlı ulemâsı arasında tartışılmış ve hatta İmâm-ı A‘zam’ın talebeleri tarafından da farklı görüşler belirtilen bir meseledir.

Buna binaen Ebüssuûd Efendi, bu konuda halk arasında fitneye yol açılmaması için Birgivî’ye nasihatte bulunmuş ve kendi fetvasına gerekçe olarak da hayır işlerinin kesilmesi endişesini dile getirmiştir.

İmam Birgivî daha sonraları İstanbul’a gitmiş ve Bayramiyye tarikatı şeyhi Abdullah Karamânî’ye intisap ederek inzivaya çekilmiştir. Edirne’de kassâm-ı askerî (askerî sınıf mensubu kişilerin miraslarını vârisler arasında paylaştıran) iken aldığı paraları defter kayıtlarına göre geri vererek hak sahiplerinden helâllik almıştır.

Ancak Abdullah Karamânî, müridi Birgivî’nin ders ve irşad faaliyetleri için geri dönmesini istemesi (tavsiyesi) üzerine, Sultan II. Selim’in hocası Birgili Atâullah Efendi’nin Birgi’de yaptırdığı medreseye müderris olarak tayin edilmiştir.

Burada ilmî liyakati sebebiyle (kısa zaman içerisinde) tanınmış ve ders almak isteyen pek çok talebe ülkenin her tarafından buraya akın etmeye başlamıştır. Ömrünün geri kalanını Birgi’de tedrîs, telif ve irşad faaliyetleriyle geçirmiş olması sebebiyle Birgili ve Birgivî nisbesiyle meşhur olmuştur.

Yüksek Şahsiyeti

Fıkıhta Hanefî, itikadda Mâtürîdî olan Birgivî Rahimehüllâh, kişilik bakımından son derece dürüst, hakkı söylemekten çekinmeyen ve asla taviz vermeyen bir ilim adamıdır. Öyle ki hiçbir eserini herhangi bir devlet büyüğüne ithaf etmemiş, aksine yöneticilerde ve görevlilerde gördüğü kusurları tenkit etmiştir.

Özellikle ehli olmayanlara ilmî ve idarî rütbeler verilmesine, kadılar, muhtesipler ve diğer görevlilerin rüşvet almalarına ve her türlü bid‘at ve hurafelere son derece karşı çıkmıştır. Ayrıca bazı haksız menfaatler elde ettiği, görevliler nezdinde nüfuz sağlayarak devlet işlerine karıştığı gerekçesiyle, Hâce-i Sultânî diye meşhur olan (II. Selim’in hocası) Atâullah Efendi’yi bile ikaz etmiştir.

Birgivî, Osmanlılar döneminde yetişmiş seçkin bir âlim olmasının yanında dinî ve ahlâkî şahsiyeti bakımından da mükemmel bir insandır. Ömrünün sonlarına doğru Birgi’den İstanbul’a giderek Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’ya memleketteki adaletsizliklerle karşı mücadele etmesi için tavsiyelerde bulunmuştur. Yüce şahsiyetine bakıldığında onun ne kadar dürüst ve ne kadar cesaretli olduğu görülmektedir.

Ayrıca Birgivî Rahimehüllâh, Bayramiyye tarikatına müntesip olmakla birlikte zamanında Sünnî esaslardan sapmış ve bid‘atler ihdas eden bazı tasavvuf erbabını da eleştirmekten geri durmamıştır. Öyle ki bazı mutasavvıfların bid‘at ve aşırılıklarını ortaya koyup tenkit etmek üzere el-Kavlü’l-Vasît Beyne’l-İfrât ve’t-Tefrît adlı risâle kaleme almıştır. Her ne kadar bu sebepten dolayı tasavvuf düşmanı olmakla itham edilmişse de bu iddialar yersiz görülmüştür.

Nitekim Birgivî, et-Tarîkatü’l-Muhammediyye eserini telif ederken İmam Gazzâlî’nin İhyâ’ü ‘Ulûmi’d-Dîn eserinden çokça istifade etmiş olması onun Sünnî tasavvufa ne kadar bağlı olduğunu açık bir şekilde göstermiştir.

Ayrıca ünlü mutasavvıf ve Birgivî’nin et-Tarîkatü’l-Muhammediyye eserinin şârihlerinden olan Abdülganî en-Nablusî, onun, Ehl-i Sünnet esaslarına bağlı tasavvuf büyüklerini değil de tasavvuf adına birçok bid‘at ve hurafe ortaya çıkaran sözde mutasavvıfları tenkit ettiğini belirtmiştir.

Bunun yanında talebelerinden Akşehirli Hocazâde Abdünnasîr’ın kaleme aldığı ve meşhur Adalı (Kuşadalı Ahmed Efendi) tarafından da Tercüme-i Evrâd-ı Birgiviyye adıyla Türkçe’ye çevrilen, Birgivî’nin yirmi dört saatlik hayat kesitini anlatan risâlede; onun çok yoğun bir dinî ve tasavvufî hayat yaşadığı görülmektedir.   

Birgivî Rahimehüllâh, zamanındaki Osmanlı ulemâsı içinde sosyal gelişmeleri de yakından takip eden az sayıdaki münevverlerden biri olmakla beraber, et-Tarîkatü’l-Muhammediyye başta olmak üzere eserlerinin her devirde büyük ilgi görmesi, onun, ilmî dirayeti yanında dürüst, basiretli, cesur ve sosyal problemler karşısında sorumluluk duygusu taşıyan bir kişilik sahibi olduğunu yansıtmaktadır. 

Son söz olarak, ömrünün son yıllarında gözlerinden rahatsız olan imam Birgivî, çıktığı bir İstanbul seyahatinde vebaya yakalanmış, 981 yılı Cemâziyelevvel ayında (Eylül 1573 tarihinde) hicrî yıla göre 52 yaşında vefat etmiş ve cenazesi Birgi’ye getirilerek defnedilmiştir.

Allah Teâlâ Rahmet Etsin, Sevdikleriyle Haşreylesin. ÂMİN.

BİRGİVÎ’NİN ESERLERİ

Aklî ve naklî ilimlerde dirayet sahibi, velûd bir âlim olan Birgivî Rahimehüllâh, Arap dili grameri başta olmak üzere, ahlâk-tasavvuf, fıkıh, akaid, tefsir, kıraat, hadis gibi sahalarda çoğu Arapça, birkaçı da Türkçe olmak üzere altmışa yakın eser kaleme almıştır. Eserleri hem halk arasında itibar görmüş hem de medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur.  Nadide eserlerinden bazıları şöyledir:

Akaid Eserleri:

  • Ahvâlü Etfâli’l-Müslimîn
  • Ziyâretü’l-Kubûr
  • er-Risâletü’l-İ‘tikâdiyye
  • Şerhu Âmentü
  • Risâletü’t-Tevhîd (Luğazü’l-Birgivî)
  • Tuhfetü’l-Müsterşidîn fî Beyâni’l-Mezâhib ve Fırakı’l-Müslimîn

Ahlâk-Tasavvuf Eserleri:

  • et-Tarîkatü’l-Muhammediyye ve’s-Sîratü’l-Ahmediyye
  • Cilâ’ü’l-Kulûb
  • Risâle fi’z-Zikri’l-Cehrî
  • Tafdîlü’l-Ğaniyyi’ş-Şâkir ‘ale’l-Fakîri’s-Sâbir
  • Mihakkü’l-Mutasavvıfîn ve’l-Müntesibîn
  • el-Makâmât

Fıkıh Eserleri:

  • Vasiyetnâme
  • Îkâzü’n-Nâ’imîn ve İfhâmü’l-Kâsırîn
  • İnkâzü’l-Hâlikîn
  • Mu‘addilü’s-Salât
  • Zuhrü’l-Müte’ehhilîn ve’n-Nisâ’ fî Ta‘rîfi’l-Athâr ve’d-Dimâ’
  • es-Seyfü’s-Sârim fî ‘Ademi Cevâzi Vakfi’l-Menkûl ve’d-Derâhim
  • el-İrşâd fi’l-Akâid ve’l-İbâdât
  • Nûru’l-Ahyâ ve Tuhfetü’l-Emvât
  • Şerhu Şurûti’s-Salât
  • Risâle fî Sücûdi’s-Sehv
  • Risâle fi’l-Musâfaha
  • Risâle fî Ziyârati’l-Kubûr
  • Risâle fî Ahkâmi’l-Arâzi’l-Uşriyye ve’l-Harâciyye
  • Ferâiz Risâlesi ve Şerhi
  • Hâşiyetü’l-Îzâh ve’l-Islâh
  • Ta‘lîkât ‘ale’l-‘İnâye
  • el-Kavlü’l-Vasît Beyne’l-İfrât ve’t-Tefrît

Tefsir-Kıraat Eserleri:

  • Tefsîr (Tefsîru Sûreti’l-Bakara)
  • ed-Dürrü’l-Yetîm fi’t-Tecvîd
  • Risâle fî Beyâni Rusûmi’l-Mesâhifi’l-Osmâniyyeti’s-Sitte
  • Ahsenü’l-Kasas

Hadis Eserleri:

  • Risâle fî Usûli’l-Hadîs
  • Şerhu’l-Ehâdîsi’l-Erbaîn
  • Kitâbü’l-Îmân ve Kitâbü’l-İstihsân

Gramer Eserleri:

  • Şerhu Lugati Feriştehoğlu
  • el-‘Avâmil
  • İzhârü’l-Esrâr
  • İm‘ânü’l-Enzâr
  • Kifâyetü’l-Mübtedî
  • İmtihânü’l-Ezkiyâ
  • Şerhu’l-Emsile
  • Risâle fi’s-Sarf
  • el-Emsiletü’l-Fazliyye
  • Şerhu’l-Emsileti’l-Fazliyye
  • Hâşiyetü Şerhi’l-Fazliyye
  • Ta‘lîkât ‘ale’l-İmtihân
  • Ta‘lîkât ‘ale’l-Fevâ’idi’d-Zıyâ’iyye

Diğer Eserleri

  • Ğurrenâme
  • Risâle fî Âdâbi’l-Bahs (Risâletü’l-Münâzara)
  • Emâlî
  • Risâle fî Medhi’s-Sultâni’l-Âdil ve Zemmi’s-Sultâni’z-Zâlim

NETÂ’İCÜ’L-EFKÂR (ADALI) ESERİNİN HAZIRLANIŞ ŞEKLİ

  • Geniş mukaddime çalışması yapıldı. Metin ve şerh ile ilgili bilgiler verildi. Müelliflerin hal tercümesi eklendi
  • İki nüshaya mukabele edilerek farklar belirtildi
  • Metinde tam harekeleme yapıldı
  • Şerhte müşkül kelimelerde harekeleme yapıldı
  • Âyet ve hadislerin referans ve tahricleri yapıldı
  • İstişhad edilen şiirlerin referansları verildi
  • Okuyuculara kolaylık olması için yeni imlâ kaideleri kullanıldı
  • Garip kelimeler şerh edildi
  • Kitapta geçen âlimler ve eserler hakkında bilgi verildi
  • İktibas edilen eserlere müracaat edildi
  • Mevzuların, âyetlerin, hadislerin, şiirlerin ve âlimlerin kitapta kolayca bulunabilmesi için her birisine ayrı ayrı fihrist eklendi
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Ürün hakkında henüz soru sorulmamış.
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
Netâicül-Efkâr (Adalı) - (Yeni Dizgi - Tahkîkli) 9786056868221

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.